KC hastalıklarında
prokoagülan ve antikoagülan etkiler olur ve bu etkilerin yeniden dengelendiği
(rebalanced) hemostaz durumu ortaya çıkar. Hemostazın tüm evrelerinde
anormallikler ortaya çıkabilir. Yani primer hemostaz (trombosit adezyon ve
aktivasyonu), koagülasyon (fibrinin üretimi ve çapraz bağlar oluşturması) ve
fibrinoliz bozulabilir. Ciddi karaciğer hastalığı olan hastalarda standart
pıhtılaşma testleri protrombotik ve fibrinolitik değişiklikleri
değerlendiremez.
Kanama ve tromboz
eğiliminin artmasında etmen olan faktörler değişen kan akımı, saytısı ve işlevi
azalmış trombosit ve endotel hücrelerinde meydana gelen inflamatuvar
değişikliklerdir.
VWF düzeyinin artışı ve FⅧ’ün protein C’ye oranı siroz için bağımsız prognostik öneme haiz
kabul edilir.
Bozulmuş hemostaz
Koagülasyon faktör
defektleri: KC, fibrinojen (Faktör1), trombin (faktör2), F5, F7, F9, F10 ve F11’in üretildiği
yerdir. Faktör
8 endotel hücrelerinde, F13 A-subünit ise kemik iliğinde üretilir. Koagülasyon
proteinlerinin üretimine ilaveten, bazı faktörlerin glikolizasyon ve
gamakarboksilasyon gibi posttranslasyonel modifikasyonları da hepatositlerde
gerçekleşir.
Özellikle alkol kullanan
bazı KC hastalarında Vitamin K eksikliği de faktör eksikliklerini arttırabilir.
Trombositopeni ve
trombosit disfonksiyonu
Sirozlu hastaların
%70’inde hafif düzey trombositopeni (100000-150000/microL), %13’ünde ise orta
düzey trombositopeni (50000-100000/microL) bildirilmektedir. Trombosit
sayısıyla (özellikle>50000/microL) kanama riski arasındaki korelasyon
hafiftir.
KC hastalığında
trombositopeninin mekanizması: azalmış hepatik trombopoietin yapımına bağlı
bozulmuş trombosit yapımını, alkole veya HCV’ye, diğer enfeksiyonlara veya
antibiyotik tedavisine bağlı kemik iliği süpresyonunu ve portal hipertansiyon
ve hipersplenizm durumlarında dalakta artmış trombosit sekestrasyonuna bağlı
azalmayı içerir.
KC hastalığına eşlik
edebilecek üremisi, enfeksiyonu ve/veya endoteliyal anormallikleri olanlarda
trombositopeniye ilaveten trombosit fonksiyon bozuklukları da olabilir.
Kronik KC hastalığında enfeksiyon
insidansının %30 daha yüksek olduğu hesaplanmaktadır. Üstelik enfeksiyon ,
heparinoidler (heparan sülfat, dermatan sülfat gibi) olarak bilinen endojen
glikozaminoglikanlarda artmayla ilişkilidir.
Bunlar antikoagülan olarak davranabilirler. Bu artış, nitrik oksit
metabolizmasındaki değişikliklerden veya diğer endoteliyal değişikliklerden
kaynaklanıyor olabilir.
Artmış fibrinoliz
Kronik KC hastalığında
fibrinoliz sıklıkla artmıştır. Kronik KC hastalığı olan hastaların
%30-46’sında, hastalığın ağırlığına paralel olarak fibrinolize ait deliller
tespit edilebilir. Ancak bunun kliniğe yansıması daha azdır. Dekompanse
sirozlularda %5-10 civarındadır.
Akselere intravasküler
koagülasyon ve fibrinoliz (AICF): sirozlu hastada DİK’e benzeyen bir durumdur.
Ayrı bir klinik antite olarak değerlendirilir. Ponksiyon veya Dental
girişimleri takiben inatçı kanamalar, veya bazı durumlarda travma öyküsü
olmadan gelişen inatçı kanamalar olabilir.
Kronik KC hastalığında
artmış fibrinoliz multiple mekanizmalarla ilişkilendirilebilir:
·
Doku plazminojen aktivatörünün (tPA)
artışı,
·
Alfa 2 antiplazmin, koagülasyon faktör 8
trombin activitable fibrinoliz inhibitör (TAFI) düzeylerinin azalması,
·
D-dimer gibi fibrin degradasyon ürünlerinin
artmış düzeyleri,
·
Fibrinolitik asit sıvısının torasik duktus
yoluyla sistemik dolaşıma katılması
Protrombotik değişiklikler
KC, endojen koagülasyon (protein
C ve S, antitrombin) ve fibrinoliz için gerekli faktörlerin sentez yeridir. VWF
KC’den temizlenir.
Kronik KC hastalığı,
artmış akut faz reaktanlarıyla (PAİ-1, ADAMTS13) da ilişkilidir.
Azalmış kan akımı da
protrombotik bir eğilim yapar.
Bakteriyel peritonit gibi
enfeksiyonlar ya da kronik inflamatuvar süreç de endoteliyal reaktivite ve/veya
kan akımı değişiklikleriyle bu duruma katkı yapabilirler.
Kronik KC hastalığında bu
değişiklikleri standart koagülasyon testleriyle ölçemeyiz.
KC hastalığının hangi
tipte olduğunun önemi
Çoğunlukla KC hastalığının
sebebinin ne olduğu hemostatik anormalliklerde çok bir değişikliğe sebep
olamamaktadır. Fakat bu kural değildir.
Mesela:
PBS ve
PSK gibi kolestatik hastalıklarda antikoagülandan ziyade prokoagülan mekanizmalar daha fazla etkilenmektedir.
Dolayısıyla portal ven trombozu riski daha fazla olabilir. Bu orta derecedeki hiperkoagülabilite durumu artmış platelet aktivitesiyle alakalı
olabilir.
Nonalkolik yağlı karaciğer hastalığında protrombotik risk daha fazla olabilir.
Akut KC yetmezliğinde trombositopeni insidansı düşük olsa da, prokoagülan ve antikoagülan aktivitelerde kronik KC hastalığına kıyasla daha ciddi
düşmeler meydana gelir.
Sık klinik sorunlar
Laboratuvar anormallikleri
Klasik koagülasyon testleriyle kronik KC hastasında kanama riskini belirlemek çok
mümkün olmamaktadır. Bunların yerine tromboelastografi (TEG) veya tromboelastometriyi (ROTEM) kullanmak daha iyi sonuçlar almamızı sağlayabilir. Herikisi de pıhtı oluşumu ve lizisindeki dinamik değişiklikleri izlemek için imkan verir.
AICF
mi DİK mi?
AICF, KC hastalığına bağlı prokoagülan ve antikoagülan faktörlerin üretimindeki defektlerden kaynaklanırken, DİK durumunda koagülasyon faktörlerinin tüketimiyle birlikte giden intravasküler protrombin oluşumu vardır. Bununla beraber, iki durumun ayırdedilmesi zor olabilir, çünkü klinik ve laboratuvar bulguları benzerdir. KC
hastasında DİK kararında klinik karar önemlidir. Yardımcı olabilecek
laboratuvar bulguları şunlar olabilir:
·
F8
düzeyleri KC hastalığında genellikle artmış bulunur, çünkü F8 KC’den ziyade endotelden üretilir. DİK’te ise F8 azalır.
·
D-dimer DİK durumunda dramatik olarak artar. Oysa KC hastalığında
genellikle normal ya da hafifçe artmıştır. Tabii kural değil.
KANAMA
NSAİİ, ASA, clopidogrel gibi ilaçlardan kaçınılır.
Düzeltilebilecek komorbiditeler düzeltilmelidir. Üremi, antikoagülasyon, enfeksiyon
gibi...
Vitamin K eksikliğini düşündüren durumlarda (kolestatik hastalık, diare vs.) vitamin K replasmanı akla uygun olabilir.
Disfibrinojenemi veya hipofibrinojenemi düşündüren aktif kanamalı hastada test sonuçları beklenirken bir doz kriyopresipitat verilebilir. Yani her 10 kg’a 1 torba kriyopresipitat. Fibrinojen düzeyi ≥ 100-120 mg/dL düzeyi tutturulmalıdır. Bazıları fibrinojen düzeyi ≥ 100-200 olmasına rağmen persistan kanamalı hastaya muhtemel disfibrinojemi tanısına yönelik kriyopresipitat vermeyi doğru bulurlar.
Hastalara fibrinojen düzeyini düzeltmek için
taze donmuş plazma gibi plazma ürünleri verirken varisler yüklenme riski gibi
potansiyel sorunlar göz önünde tutulmalıdır.
Eritrositler ve trombositler
Platelet düzeyini >50000/microL tutacak şekilde transfüzyon yapılır. Eğer aktif, ciddi veya SSS
kanaması varsa > 100000/microL tutmak gerekir.
Trombosit fonksiyon defektleri viskoelastik testlerle (TEG ve ROTEM) belirlenebilir, ancak bunlar henüz Kronik
KC hastalarında adam akıllı çalışılmış değildir.
Hemoglobin seviyesini 7g/dL üzerinde tutacak şekilde transfüze etmek lazımdır.
Fibrinoliz
Hiperfibrinolizden şüphelenilen hastalarda antifibrinolitik bir ajanın devreye sokulması uygun olacaktır. Bunlar tranexamic asit ve epsilon aminokaproik asittir. Herikisi de oral, iv veya gazlı bezebatırılarak (dental işlemlerde) kullanılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder