Periyodik paralizi, kas
iyon kanallarında defektle ilişkili, ağrısız kas güçsüzlüğü epizotlarıyla giden
nadir nöromüsküler bir hastalık olarak bilinmektedir. Birçoğu herediterdir.
Kazanılmış olanlar ise hipertiroidizm varlığında tanımlanmaktadır
Hipokalemik ya da
hiperkalemik koşullarda olabilir. Periyodik paralizilerin en sık olanı
hipokalemik periyodik paralizidir. Prevalansı 1/100000 olarak hesaplanır. O.D.
veya tirotoksikoza bağlı kazanılmış olabilir.
İskelet kasındaki
dihidropiridin duyarlı kalsiyum kanallarının alfa1 subünitesini kodlayan
gendeki bir mutasyon hipokalemik PP’li hastaların %70’inde tespit edilebilir.
İskelet kası sodyum
kanallarındaki (SCN4A) bir mutasyon da diğer ailelerdeki hastalıktan
sorumludur.
Klinik
Atak aniden başlar. Bilinç
yerindedir. Bulbar ve respiratuvar kaslar sadece orta düzeyde etkilenmiştir.
Hipokalemik PP’de ataklar
geç çocukluk veya ergenlik döneminde başlar. Genellikle intervaller haftalar ya
da aylar arasında değişkendir. Ama haftada birkaç atak yaşayanlar da olabilir.
Ataklar genellikle birkaç
saatte sonlarır. Dakikalar ya da günler süren ataklar da olabilir. Ağır
egzersiz, stres, açlık veya yüksek karbohidratlı yiyeceklerle presipite
edilebilir. Bu olaylar genellikle artmış insülin veya epinefrin salınımıyla
alakalıdır.
Atak sırasında nörolojik
muayene yapılırsa; genellikle proksimali daha çok tutan, kollardan çok
bacakları etkileyen güçsüzlük; hiporefleksi veya arefleksi görülebilir. Ataklar
arasında ise nörolojik muayene genellikle normal bulunur.
Miyotoni hiperkalemik
periyodik paralizinin tipik bulgularındandır, ancak hipokalemikte olmaz.
Serum potasyum seviyeleri
bir seride ataklar sırasında 2,4 meq/L gibi bulunmuştur. 1,5 meq/L gibi düşük
seviyelerde de olabilir. Ama ataklar arasında genellikle normal düzeylere
gelmesi beklenir. Serum potasyum düzeyleri 2 meq/L’nin altındaysa periyodik
paralizi için sekonder sebepler akla gelmelidir (distal RTA gibi). Sekonder nedenlerde
serum potasyum düzeyleri ataklar arasında düşük kalabilir.
Birçok hipokalemik
periyodik paralizili hastada neticede proksimal miyopati gelişir. Bu genellikle
50 yaşını geçmiş hastalarda gelişir. Artık ataklar azalmıştır.
Klinik ve patolojik olarak
miyopati, pelvik kemerin kaslarında ve de proksimal üst ve alt ekstremite
kaslarında en belirgindir.
Tedavi
Akut tedavide 60-120 meg/L
potasyumun oral olarak vermesi işe yaramaktadır. İntravenöz infüzyonla
verilirken önemli olan nokta, karbohidrat yüklemesinin de ataklara
predispozisyon yapabileceğinin akılda tutulup, potasyumun dekstrozlu
solüsyonlarla infüzyonlarından kaçınmaktır.
Ataklardan korunmada
karbonik anhidraz inhibitörleri faydalı olmaktadır. Potasyum tutucu diüretikler
de karbonik anhidraz inhibitörlerine eklenebilir. Bu tip hastalarda potasyum
desteği vermekten kaçınmak gerekir.
ANDERSEN SENDROMU
Periyodik paralizi,
ventriküler aritmiler ve dismorfik görünüm (kısa boy, hipertelorizm,
clinodaktili, mikrognati) triadı vardır. EKG’de uzamış QT intervali de
hastalığın özelliklerindendir. İlk atak, ilk veya ikinci dekadda ortaya çıkar.
Ataklar egzersizi takiben dinlenme döneminde ortaya çıkmaktadır.
Ataklar sırasında potasyum
düzeyi düşük, normal ya da yüksek olabilir. Düşük potasyum düzeyleri daha sık
bildirilmektedir. Hipokalemiyi indüklemek için provokatif zorlamalar
yapılmamalıdır, maazallah kardiyak aritmiler de ortaya çıkabilir.
Hastaların 2/3’sinde Kir2.1.’i
kodlayan gende bir mutasyon vardır; kalp ve iskelet kasında potasyumu içeriye
yönlendiren kanalların eksprese edildiği göslenmiştir.
Bazı Andersen sendromlu
hastalarda miyopatik güçsüzlük tanımlanmıştır ve kas biyopsisinde miyopatik
değişiklikler ve tubüler agregatlar tanımlanmıştır.
Uzun QT sendromlu
hastalarda diüretikler kontrendikedir.
Karbonik anhidraz
inhibitörleri yararlı olarak bildirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder