Hepatik venöz çıkış yolunu
herhangi bir seviyesinde obstrüksiyon olması olarak bilinir. Bu obstrüksiyonun
kardiyak hastalığa, perikardiyal hastalığa veya sinüzoidal obstrüksiyon
sendromuna bağlı olmaması gerekir (veno-okluzif hastalık).
Primer BCS, obstrüksiyonun
ağırlıkla venöz proseslere bağlı olduğu durumlarda; sekonder BCS ise hepatik
venlere ve/veya inferiyor vena kavaya bası ya da invazyon varsa (olay venlerin
dışından kaynaklanıyorsa) söz konusu olur.
Asya dışındaki hastalarda
kadın ağırlığı vardır ve genellikle 3. veya 4. dekadlarda ortaya çıkar. Asya’da
ise hafifçe bir erkek baskınlığı vardır ve medyan yaş 45’dir.
Asya dışında pür hepatik
ven blokajı daha sıkken; Asya’daki hastalarda pür inferior vena kava blokajı
veya kombine inferiyor vena kava ve hepatik ven blokajı baskındır.
Klinik
Ateş, karın ağrısı,
abdominal distansiyon (asit kaynaklı), alt ekstremite ödemi, sarılık, GİS
kanaması (varislerden, portal hipertansif gastropatiden) ve/veya hepatik
ensefalopati klinik belirtiler/bulguları oluşturur.
Subakut ya da kronik
BCS’lu hastalar asemptomatik olabilir. Bu hastalarda anormal KCFT
araştırılırken ya da başka nedenlerle yapılan görüntülemelerde hepatik venöz
çıkış obstrüksiyonu fark edilir.
Akut KC yetmezliği
hastaların yaklaşık %5’inde görülürken, akut BCS’lu hastaların yaklaşık
%20’sinde bulunur.
Akut BCS
Klinik prezantasyon haftalar içerisinde
oluşur. Hastalar genellikle sağ üst kadran ağrısı ve hepatomegaliyle prezante
olur. Başlangıçta sarılık ve asit olmayabilir ancak sıklıkla hızla gelişir.
Varis kanamasıda meydana gelebilir.
Serum aminotransferaz
düzeyleri 100-200 IU/L’den 600 IU/L düzeylerinin üzerilerine kadar değişen
düzeylere çıkabilir. Tanı anında serum
ALP düzeyleri sıklıkla 300-400 IU/L düzeyleri civarındayken, serum bilirubin
düzeyleri genellikle 7 mg/dL’nin altındadır. Ancak bu değerler zamanla
artabilir.
Serum asit albümin
gradiyenti >1,1’dir. Yani portal basıncı artıran durumlar söz konusudur.
Subakut veya kronik BCS
Hastalık progrese olana
kadar asemptomatik ya da minimal semptomatik olabilirler. Hastaların %15-20’sinin
asemptomatik olduğu tahmin edilmektedir. Asemptomatik hastaların genellikle
büyük hepatik ven kollateralleri vardır.
Subakut BCS’nda semptomlar
aylar içerisinde gelişir. Hastalar epigastriyumda ya da sağ üst kadranda müphem
bir ağrıdan bahsedebilirler. Asit veya hepatik nekroz, sinüzoidlerin portal
veya hepatik ven kollaterallerce dekompresyonuna bağlı olarak minimalize
edilmiş olabilir. Bununla birlikte, hepatik venlerin kronik obstrüksiyonu
karaciğerin kaudat lobunun hipertrofisi ile ilişkili olabileceği için asit ve
alt ekstremite ödemi meydana gelebilir. Bilindiği üzere KC’in kaudat lobunun
müstakil bir kanlanması vardır. hipertrofiye kaudat lob, vena kava inferiorun
KC içinde kalan kısmına bası yaparak çıkış obstrüksiyonu ve portal
hipertansiyona neden olabilir. Karın duvarında venöz kollateraller izlenebilir.
Kronik BCS’nda ise
semptomlar hasta sirotik olunca gelişir.
Subakut ya da kronik
BCS’lu hastalarda aminotransferaz, ALP ve serum bilirubin düzeyleri hafi veya
orta düzeyde yükselir. Hiperbilirubineminin sarılık yapması nadirdir. Hipoalbüminemi
olabilir. Akut hastalıkta olduğu gibi serum asit albümin gradiyenti
>1,1’dir.
Tanı
BCS çok değişik prezantasyonlarla
karşımıza gelebilir. Asemptomatik olmaları nadir değildir. Bu nedenle hekim;
akut KC yetmezliği, akut hepatit veya kronik KC hastalığı durumlarında, hele de
hasta Budd-Chiari Sendromu için risk faktörleri (Tablo 1) taşıyorsa, ayırıcı
tanıda düşünmelidir.
Akut KC hastalığı olan
hastalarda hepatomegali, sağ üst kadran ağrısı ve asit varlığı BCS şüphesini
arttırmalıdır.
BCS’lu hastalarda tanı
genellikle noninvazif olarak Doppler USG ile tahmin edilir. BT ve MRI; tanıyı
doğrulamak için, tedavi planına katkıda bulunmak için ya da ortalıkta deneyimli
bir Dopplerci yoksa gerekebilir. İlaveten bu tetkikler, BCS tanısı şüphesinin
fazla olduğu ama dopplerin normal olduğu hastalarda da kullanılabilirler.
Eğer noninvazif
yöntemlerden sonuç alınamıyor ve klinik BCS’unu işaret ediyorsa tanı koymak
amacıyla venografi yapılmalıdır. Venografi ayrıca, tanıyı doğrulamada ve tedavi
planında da yararlı olur.
KC biyopsisi BCS tanısında
genellikle gerekmez. Kanama riski de doğurur.
Doppler USG’de
gösterilebilen hepatomegali, kaudat lob hipertrofisi, asit, VCİ kompresyonu
gibi nonspesifik bulguların yanında, BCS’na daha spesifik olan bazı durumlarda
ortaya konulabilir;
Q Majör
hepatik venlerin inferiyor vena kavaya bağlanma yerlerinin görüntülenememesi,
Q Hepatik
venlerin duvarlarında kalınlaşma, düzensizlik, stenoz veya dilatasyon,
Q Hepatik
ven ağzına yakın kısımda örümcek ağı görünümünün ve normal hepatik ven
görünümünün birlikteliği,
Q Normal
bir ven yerine hiperekoik kord görünümü
Q Dopplerde
anormal akım paternleri:
o
Akım sinyali alınamayan veya akımın ters ya
da türbülan olduğu büyük bir hepatik ven,
o
Hepatik venlere veya diafragmatik veya
interkostal venlere bağlanan devamlı akımlı büyük intrahepatik veya subkapsüler
kollateraller,
o
Düz ya da flutter içermeyen hepatik dalga
biçimi
BT’yle USG’de görülebilen
nonspesifik anormallikler izlenebilir. BT’de izlenen daha spesifik bulgular
içerisinde şunlar vardır:
[ Üç
majör hepatik venin gecikmiş dolumu ya da hiç dolmaması (genellikle kontrast
verilimini takiben 40- 60 saniye içerisinde görünürleşir),
[ KC’in,
perifere nazaran artmış santral kontrast tutulumuna bağlı yamalı, pireyeniği
görünümü,
[ Kontrastın
kaudat lobdan hızlıca temizlenmesi
[ İnferiyor
vena kavanın daralması veya opaklaşamaması
MRI’da yukarıda tanımlanan
nonspesifik bulguların yanında, hepatik venlerin kalibresinde azalma ya da
hepatik venlerin yokluğu ve tipik distorsiyone “virgül şekilli” intrahepatik
kollateraller kolayca gösterilebilir.
Yeni bir yaklaşım olarak 3
boyutlu kontrastlı MR venografi, henüz yaygın olarak kullanılmasa da vena kava
patolojilerinin tanılarında faydalı olmaktadır.
Sülfür kolloid
sintigrafisi eskiden daha sık kullanılmaktaydı.
Venografi, BCS tanısında
ALTIN STANDARTTIR. Noninvazif testlerle sonuç alınamadıysa kullanılır. Noninvazif testlerle tanı konulabilse de çoğu
zaman trombüsün uzanımı için de venografi gerekebilir. Bu da tedavi planında
önemlidir.
KC biyopsisi, genellikle
noninvazif testlerle konulan tanı dolayısıyla gerekli olmaz. Histolojide:
sentrlober konjesyon, nekroz ve hemoraji görülür. Büyük rejenerasyon nodülleri, obstrüktif
portal venopati ve fibrozis/siroz da bulunabilir.
Tanı sırasında elde edilen
histolojik bulguların sağkalımı öngördürebilme becerisi henüz tam netleşmiş bir
durum değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder